Saturday 5 July 2008

Tavsiyeler(2)

TAVSİYELER(2)

Uzun zaman oldu izleyeli "Kramer vs. Kramer"i ama ancak yazabildim. Uzun zaman bloga yazmayı aksattım. Nedenini bilmiyorum. Yazmak istemedim, diyebilirim sadece. Aslında, bu kötü oldu. Her türlü anımda buraya yazacağıma söz vermiştim kendime. Her şeyimi paylaşacağım diyordum buradan. Yapamadım. Onun yerine çizim yaptım. Onun yerine defterime yazdım. Yine de yazdım tabii. Önemli olan da yazarak düşüncelerimi dile getirmem değil mi ? Bence öyle!..

İkinci tavsiyem ise, "PERSEPOLIS". Fransız yapımı. Çok beğendim. Her şeye dokunuyor. İrandaki rejimden tutun da... eşcinselliğe kadar. Çok yönlü eleştirel bir çizgi film. Ve siyah-beyaz!

Üçüncüsü, "LITTLE MISS SUNSHINE"dır. Bu film Marcel Proust hakkında araştırmama, okumama sebep olan filmdir. İçinde hem çaktırmadan hem de çaktırarak da olsa eşcinsellikten bahseden bir filmdir. Tavsiye edilir.

Tavsiyelerim şimdilik bu kadar. :-)
Bir dahaki tavsiyeler'e kadar görüşmek üzere...

Murathan Mungan'dan "ERKEK" üzerine...

Unutma!.. hakiki erkek, yüzlerce erkekten meydana gelir.
Zaten bir zaman sonra, yüzlerce erkeğin sana verdiğini bir erkekten beklemeyecek kadar olgunlaşmış olacaksın sen de...
İşte o aradığın, o bir tek erkek, her zaman için hayali bir varlıktır.
Hiç olmamıştır...
Her erkekte, aradığın erkeğin yalnızca bir parçasını bulursun.
Gerçek bir erkek, Allah gibidir, her yerdedir ve hiç bir yerdedir.
Aşk da budur zaten!
Başka bir şey değil!
Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç...

M. MUNGAN

Wednesday 2 July 2008

Canlı Canlı

Dün akşam televizyonda zaplarken Kanal D'de "Canlı Canlı" diye bir program gözüme takıldı. "Neden takıldı?" diye hemen soruyorsunuzdur. Hemen açıklıyorum :) İzzet Yıldızhan diye bir şarkıcı ile röportaj yapılmış. O röportajdan "bu camiada da çok homoseksüel var!", "homoseksüel çok" gibi bazı başlıklardan alıntılarla "az sonra, az sonra"lar yapıp röportajı sunuyorlardı ki,habere gelindi ve en sonunda(yarım saat falan bekledim sanırım) izleyebildim. O kadar beklediğime de aslında pek değmedi. Beş dakika bile sürmeyen bir röportajı ballandıra ballandıra çok uzun bir şeymiş gibi hissettirdiler bana. İzledim. Zaten bildiğim şeyleri söyledi fakat kendi homofobikliğini de yoğun yoğun katarak derdini anlattı.

Aslında derdi de neydi tam olarak, bilemiyorum. Yeni bir albüm çıkaraktı belki, belki de dikkatleri üzerine çekmek istiyordu, belki tanıdığı erkek eşcinselleri söylememesi için aldığı para yetmiyordu(ne de olsa herkes şimdi ekonomimiz yüzünden sıkıntıda), belki de başka bir sıkıntısı vardı..bilemiyorum. Onu en iyi o röportajı veren bilecektir bence.

Söylediklerini tırnak içine alarak paragraf paragraf gideceğim.

"Homoseksüel çok" dedi. Ben de "hadi ya! Gerçekten mi? Biz de bilmiyorduk homoseksüellerin fazla olduğunu. İyiki söyledi de aydınlandık" dedim hemen içimden.

"Sanatçı da çok var(homoseksüel olan)" dedi. Homoseksüel'in işçisi, sanatçısı, marangozu, manavı, bakkalı, kasabı, sporcusu mu olur?! Yuh yani!.. Ne kadar kör cahil olduğunu buradan kısaca anlayabiliyoruz ama dahası da var. Bir şey bilmediğini, ezbere konuştuğunu da göreceksiniz.

"Yapımcı, yönetmen,vs...her yerde var!" dedi. Yukarıda yazdıklarımı tekrarlamak istemiyorum. :) Eşcinselin, homoseksüelin yapımcısı, yönetmeni gibi şeyler olmaz. Herkes heteroseksüel olabileceği gibi, homoseksüel de olabilir.

Biraz karışık olacak ama bu konuşma röportajcının "yapmayacağınız üç şey nedir?" sorusuna İ. Yıldızhan'ın "1.si homoseksüel rolde oynamam" demesiyle başlamıştır. Sanırım, şimdi konu biraz daha oturmakta :)

"1.si homoseksüel rolde oynamam" diyor bu zat. Tamam da sen sanki oyuncu musun, bunu söyleyebiliyorsun?! Pardon! Doğru ya..bizim ülkemizde herkes şarkıcı olabiliyor, şarkıcı olabildiği gibi hemen de oyuncu olabiliyor. O da ona güvenerek söyledi herhalde :) Bu cümleden çıkartabileceğimiz daha çok şey var aslında. Mesela, aslında bir oyunda ya da dizide rol almak istiyor ama teklif gelmesini bekliyor sanırım. Ayrıca, çok yarası var ki.. (herhalde) ilk o cevabı söyleyerek gocunmuş belli, bir homoseksüel rol teklifini de bekliyor aslında ve belki de oynayabilir.

Kalçalarına silikon yaptırmış bir de, bu beyefendi. Nedir yani bu? :-) Bu ne lahana turşusu, ne perhiz?!

Homoseksüel çevrem yok!

Röportajcı ile Yıldızhan'ın konuşması devam ediyor tabi.
"Benim homoseksüel çevrem de yok!" diyor ve arkasından "bazıları evli, hatta çocuğu/çocukları var" diyor. Bu adamın gerçekten kafası karışmış. Ne dediğini bilemiyor sanırım. Yardım alsa, iyi olacak galiba :-) Sonrasında da dayanamıyor ve "ben bu kişileri biliyorum kimler olduğunu. Siz(röpotajcı'ya söylüyor) bilmiyor musunuz ?" diye ekliyor. Şimdi abi tamam da bunun ne dediğini ben de pek anlayamadım. :-) Şaka şaka... tabiiki de çok iyi anlaşılıyor bu kişinin derdi. Hem homoseksüel çevrem yok diyor, hem de bu kişileri biliyorum diyor. Bu bir şeyi hem istemek hem de istememek gibi bir şey. Garip bir adam yani. Dikkatleri üzerine çekmek istediği belli. Parasız kaldı herhalde :-)

Bir insanın homoseksüel çevresi eğer yoksa, bu kadar şeyi nereden bilebiliyor?!.. İlginç!!! Bunlar zaten bilinen şeyler biraz da. Ama konuşulmak ve görünmesini istenilmediğinden pek gün yüzüne çıkmayan konular ve kişiler bunlar. Belki İ. Yıldızhan da gey..bilemiyoruz yani. Bir gocunma var, belli! Yarası olmayan kimse neden böyle bir cevabı ilk başta verir ki?! Ben olsam vermem. O konuda demekki o kişinin bir derdi var. Tekrar söylüyorum: derdi olmasa neden söylesin ki?..

Kadınlara yazık!

Ayrıca söylediği bir şey daha var. Röportajcı kadın ona bir şey soruyor ve "o zaman kadınlara yazık!" diyor. Arkasından da Yıldızhan şöyle ekliyor: "kesinlikle! Maalesef!" Eee, bu ne şimdi? :-) Hakkaten de bu adamcağız(!) bilmiyormuş. Bunları ben de biliyordum. Bunları bilmek için alim olmaya gerek yok. Azıcık duyarlı olursan, iş bitiyor. Ayrıca, neden kadınlara yazık olsun ki?! O durumda alan memnun, satan memnun, eğer biliyorsa iki taraf da adamın eşcinselliğini. Bilmiyorsa da sonuçta bu tür evliliklerden çok fazla var. Bu bizim dayatmalarımızla ilgili bir sorun. Adam evlenmek zorunda kalmıştır. O açıdan düşünen kimse de yok! Bu adam böyle konuşuyor "yazık" falan diye ama işin derinine inince olay değişir. Araştırsın bakalım, böyle konuşabiliyor mu?! Bilmeden sallamak o kadar kolay olur ki!.. Ben de o zaman söyleyeyim bir sürü şey müzik anlamında, sanat anlamında! Olmaz!.. Bir konu hakkında gerçekten yeterince bilgiye sahipsen konuşacaksın. Bilmiyorsan, boşuna başkalarının da aklını çelmeye gerek yok. Kendine bir topluluk yaratma çabasında bu kişi. Kasetleri satmıyordur da, ondan! Ne kötü be! Ne üzücü! Eşcinsellerin bu tür toplumlarda ne kadar çok sıkıntı çektiğini bilmiyor bu adam. Zaten bu tür tiplerden(oy toplayan) dolayı homofobi, mahalle baskısı ortaya çıkıyor ya!.. Yalan yanlış konuşan o kadar çok kişi var ki..say, say... bitmez!

Benim düşündüklerim bu kadar.
Sevgiler